DEVLETİN/İDARENİN “HİZMET SORUMLULUĞU”
- ABDÜLKERİM KÜÇÜK
- 23 Haz 2024
- 6 dakikada okunur

12 Haziran’da yayınladığımız “Devletin/İdarenin İşlem ve Eylemlerinden Doğan Zararların Tazmini” başlıklı yazımızın devamı niteliğinde olan bu yazımızda, idarenin sorumluluk türlerinden biri olan idarenin hizmet sorumluluğunu ele alacağız.
Türk idari hukuk sisteminde, idarenin sorumluluğu rejiminin uygulanabilirliğinde çok önemli bir role sahip olan Danıştay, idarenin sorumluluğunu şu şekilde tanımlamaktadır: “İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler sebebiyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.” [1]
Danıştay, idarenin sorumluluğunu hizmet sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk olmak üzere iki üst başlıkta incelemektedir. Bu yöndeki bir karara konu olayda davacı, İşgören Devlet Hastanesinde yapılan muayenesi sonrası guatr tanısı ile ameliyat olmuştur. Davacının, ameliyat sırasında doktorun ciddi mesleki kusur ve hatası sonucu sol ses teli felç olmuş, alınmaması gereken paratiroid bezleri alınmış ve bunun sonucunda ciddi rahatsızlıklar oluşturacak bedensel zararları meydana gelmiştir.
Danıştay, ilgili kararında idarenin sorumluluğunu şu şekilde açıklamaktadır: “İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi gerekmektedir.”[2]
Görüldüğü üzere kararda hem hizmet kusurundan hem de kusursuz sorumluluktan bahsedilmektedir. Biz bu yazımızda Danıştay kararları ışığında idarenin hizmet sorumluluğunu ele alacağız.
Hizmet kusuru kavramı, genel anlamıyla bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya işleyişinde bir aksaklık, eksiklik veya bozukluğu ifade etmektedir.[3] Bu konuda şöyle bir Danıştay kararı vardır: “Anayasanın 125. maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.”[4]
Benzer şekilde bir başka Danıştay kararına göre: “İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.”[5]
Bu bağlamda, hizmet kusuru teşkil eden hallerin, genel olarak hizmetin kötü işlemesi, hizmetin geç işlemesi ve hizmetin hiç işlememesi şeklinde ortaya çıktığı kabul edilmektedir.[6]
a. Hizmetin Kötü İşlemesi:
Hizmetin kötü işlemesi, yerinde ve doğru bir hizmetin işletilememesi anlamına gelir. Danıştay’ın bu yöndeki kararlarından biri şu şekildedir: “Dava konusu olayda 28.5.1993 tarihinde gece saat 23.00 sularında ilgili kişinin ifadesi alınmak üzere ... Polis Karakoluna getirildiği, ifadesinin alınması sırasında ifadeyi alan polis memurunca dövüldüğü, olay gecesi nezarette gözetim altına alındıktan sonra sabahleyin öldüğü ve otopsi tutanağında ölüm sebebinin " İç Kanama" olarak belirlendiği ve ilgili polis memuru hakkında, görev sırasında kastı aşan darp sonucunda ölüme sebebiyet vermekten … Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığı ancak polisin firarda olması sebebiyle tutuklanamadığı için davanın henüz sonuçlandırılamadığı anlaşılmaktadır. İdarenin ajanı olan polis memuru hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın sonuçlanmamış olması kamu hizmetinin yürütülmesinde hizmetin kusurlu işletilip işletilmediğinin tespitine engel teşkil etmemektedir. Olayın oluş biçimi ve ölüm sebebi göz önünde bulundurulduğunda, halkın can ve mal emniyetinin korunması şeklinde tecelli eden kamu hizmetinin düzenlenmesindeki yetersizlik, diğer yandan hizmet personeli üzerindeki denetimin gereğince yapılmamış olması hizmetin kötü işlemesi biçiminde ortaya çıkarak idarenin bu kamu hizmetinin yürütülmesindeki kusurunu otaya koymaktadır. Bu suretle meydana gelen zararın, hizmeti yürütmekle görevli idarece tazmini gerektiği de açıktır.[7]
Bu karara benzer başka bir kararda da yine karara konu olayda davacının gözaltına alındığı tarihlerde kendisine işkence yapıldığına ilişkindir. Danıştay, idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin kötü işlemesi nedeniyle bireylerin uğradığı zararın tazmini gerektiğini belirterek idare aleyhine tazmine hükmetmiştir.[8]
Bir başka örnek kararda, karara ilişkin olay Sağlık Bakanlığına bağlı … Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde diş tedavisi yapılan davacının farklı bir kişinin barkod numarasına göre işlem yapılması sonucu hastanın itirazına rağmen gerekli tetkiklerin yapılmayıp ağzının ön kısmındaki sağlam iki dişinin çekilmesi nedeniyle uğradığı zarara ilişkindir.
Danıştay kararında: “Hastanın ikazına rağmen, yeni bir muayene yapılmadan, film çekilerek dişlerin çekilip çekilmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, önceki barkot üzerine, diş hekimince başkaca bir muayene yapılmadan ve hastanın itirazına rağmen diş çekimi yapması hasta haklarına aykırı olup aynı zamanda hizmet kusuru oluşturmaktadır. Olay nedeniyle müdahaleyi yapan diş doktoruna uyarı cezası verilmiş olması da idarece hizmetin kusurlu işletildiğinin kabul edildiğini göstermektedir. Bu sebeple davacının çekilen dişlerinin ağzının ön kısmında bulunduğu, davacının bundan rahatsızlık duyduğu, manen etkilendiği ve olaydaki hizmet kusurunun ağırlığı dikkate alınarak, bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.”[9]
b. Hizmetin Geç İşlemesi:
İdarenin sorumluluğunu doğuran bir diğer durum da hizmetin geç işlemesidir. Hizmetin geç işlemesinin de maddi ve manevi boyutta çok büyük olumsuz sonuçlar doğurabileceğini daha iyi vurgulayabilmek adına, bu konudaki örnek Danıştay kararını, Madımak Olayına ilişkin bir karar üzerinden örneklendireceğiz. Danıştay kararında, 4. Pir Sultan Abdal Kültür Etkinliklerinin ikinci gününde protesto eylemlerinin başlamasından otelin yakılmasına kadar geçen yedi saate yakın bir süre boyunca kalabalığı dağıtmakta ve etkisiz hale getirmekte yetersiz kalan, önleyici kolluk tedbirlerini almayan, kalabalığı dağıtmaya yarayacak araç ve gereçlerini hazır bulundurmayan idarenin hizmet kusuru bulunduğuna hükmedilmiştir.
Danıştay kararında: “Davacıların otelde ve restoranda meydana gelen zarar miktarını belirlemeye yönelik adli yargı yerlerine yaptırdıkları tespitlere ilişkin 10.000.000 lira tutarındaki yargılama giderlerinin olayların çıkmasını davalı idarenin engelleyememesinden kaynaklanması nedeniyle davalı idarece karşılanması yolunda verilen mahkeme kararının bu kısmı yerinde bulunmaktadır.” şeklinde hüküm verilmiştir.[10]
Bu konuda bir diğer Danıştay kararına konu olay da TOKİ konutları inşaatında çalışırken inşaattan düşen bir işçinin hastaneye sevkinde, ambulansın arıza yapmasıyla 12 dakikalık bir gecikmenin yaşandığı bir süreç sonundaki ölümüne ilişkindir.
Danıştay, 12 dakikalık arızanın ölümlü sonuca etkili olacak kadar büyük gecikme olmasa da bu durumun davacıların acı, ıstırap ve elemini artırdığı ifade edip, hizmette bir gecikme olduğunu belirtmiştir. Kararda: “Somut olay değerlendirilerek, sağlık hizmetindeki gecikme nedeniyle davacılarda oluşan elem ve ıstırabı giderecek ve sebepsiz zenginleşmeye de yol açmayacak uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.” şeklinde hüküm verilmiştir.[11]
c. Hizmetin Hiç İşlememesi:
Hizmetin hiç işlememesi, idarenin sorumluluğunu doğrudan bir başka sebeptir. Bu yönde bir Danıştay kararında, yürütmekle görevli olduğu milli istihbarat hizmetini, kişi haklarının zedelenmesini önleyecek biçimde gerekli önlemleri alarak düzenleyemeyen idarenin olayda ağır hizmet kusuru ve tazmin sorumluluğu bulunduğuna karar verilmiştir.
Danıştay kararında: “Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı hukuk devleti olma niteliğinin doğal sonucu olarak idare, kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında, Anayasayla güvence altına alınan kişi hak ve özgürlüklerinin zedelenmemesi için gerekli her türlü önlemi almakla görevlidir. Yürütülen kamu hizmetinin, Devletin güvenliği ve varlığıyla ilgili olması, Anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerin göz ardı edilmesini haklı gösteremez. Olayda, MİT bünyesinde düzenlenen, yürütülen hizmetin niteliği gereği gizli kalması gerekirken basına sızdırılan belgeler neticesinde, Genel Kurmay Başkanlığından emekliye ayrılmış olan davacı hakkında kamuoyunda bir takım şüphe ve tereddütler uyandırılmış, bu şekilde davacının kişilik haklarının ağır biçimde zedelenmesine yol açılmıştır. Yürütmekle görevli olduğu milli istihbarat hizmetini kişi haklarının zedelenmesini önleyecek şekilde gerekli önlemleri alarak düzenleyemeyen, hizmetin niteliği gereği olan gizliliği sağlayamayan davalı idarenin olayda ağır hizmet kusuru bulunmaktadır.”[12]
Görüldüğü üzere kararda hizmetin niteliği gereği sağlanması gereken gizliliğin sağlanamadığı ve hizmetin işletilemediği ifade edilmekte ve bu durum bir hizmet kusuru olarak değerlendirilmektedir.
Hizmetin hiç işlememesine ayrıca idarenin yapmakla yükümlü kılındığı hizmetler karşısında hareketsiz kalması durumu da örnek olarak verilebilir. Danıştay’ın bu yöndeki kararı şu şekildedir: “Kamu idareleri yapmakla yükümlü oldukları kamu hizmetlerini yürütürken hizmetin işleyişini düzenli olarak denetlemek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. İdarenin kendisine yüklenilen görevleri ve yetkileri ayrıcalık ve araçları kullanmayarak, bilerek ve düzenli biçimde zarara neden olması halinde; bu zararın idare hukukunun genel ilkelerinden olan hizmet kusuru ilkesine göre tazmini gerekmektedir.”[13]
Böylece paylaştığımız kararlar ışığında, idarenin kusurlu işlem ve eylemleri neticesinde sorumluluğuna gidilebildiğini inceledik. Ancak idarenin sorumluluğunun doğması için her zaman idarenin kusurunun varlığı gerekmeye bilmektedir. Yani bazı durumlarda idare kusursuz şekilde hareket etmiş olsa da sorumluluğu doğabilmektedir. Bu durum idarenin kusursuz sorumluluğu olarak ifade edilmektedir. İdarenin kusursuz sorumluluğunu başka bir yazımızda inceleyecek olup bu yazımızı idarenin hizmet kusurunu işlemiş olmakla sonlandırıyoruz. İdari makamlara, personellere ve vatandaşlara faydalı olması dileğiyle.
[1] Danıştay, 15. D., E: 2013/5356, K: 2016/3705, T: 23.5.2016.
[2] Danıştay, 10. D., E: 2019/6458, K: 2020/6000, T: 09.12.2020.
[3] IŞIKLAR, Celal, Danıştay Kararlarında İdarenin Kusursuz Sorumluluğunu Kaldıran Ve Azaltan Haller, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 1, Mart 2019, s. 119.
[4] Danıştay, 10.D., E: 2007/6322, K: 2010/5981, T: 3.07.2010.
[5] Danıştay, 10. D., E: 2019/6458, K: 2020/6000, T: 09.12.2020.
[6] IŞIKLAR, s. 120.
[7] Danıştay, 10. D., E: 1997/3568, K: 1999/4782, T: 12.10.1999.
[8] Danıştay, 10. D., E: 1996/8578, K: 1998/1734, T: 29.04.1998.
[9] Danıştay, 10. D., E: 2007/6322, K: 2010/5981, T: 13.07.2010.
[10] Danıştay, 10. D., E: 1994/7359, K: 1995/3559, T: 12.07.1995.
[11] Danıştay 15. DB., E: 2013/4032, K: 2016/4204, T: 09.06.2016.
[12] Danıştay, 10. D., E: 1988/1042, K: 1989/857, T: 20.04.1989.
[13] Danıştay, 10. D., E: 1993/724, K: 1993/3146, T: 13.9.1993, aktaran ŞAŞMAZ, s.219.
Comments